TEXT Nereden-Nereye

Nereden? – Nereye?
Çizgiler alanlar a
alanlar şekiller e
şekiller renkler e
renkler fikirler e taşınıyor.
 
 
Dağılmış fikirler ve anılar,
hem sabitlenmiş- hem bırakılmış.
 
Ve her seferinde, bir düşünce
diğerine taşındığında
boş bir oda oluşuyor ki,
burada herşey hareket ediyor.
 
 
İşte o odada, medyadaki yerimi,
sembollerimi,müsvette lerimi
ve fikir lerimi biriktiriyorum.
Ve işte yine bu odadan sanatım geliyor,
aynı yerden çıkıp gittiği gibi.
 


Bir sembol diğer semboller ile karıştırıldığında sır ortaya çıkar.
Sırlar benim Sanatımın desteği.
 
Ben hep fezadaki zamanı ve yerimizi, metreye, santimetreye, milimetreye tercüme ediyorum.
Hissettiklerimi tempoya, Duyduğumu çizgilere, Gördüklerimi alana, tattıklarımı noktalara, kokladıklarımı da sembollere aktarıyorum.
 
Çalıştığım realizmin alt yapısı geometrik formdur- alandır- fezadır.
Yüz senelerce mimaride, tasarımda, sanatta uygulanan- ve neredeyse unutulan “altın oran”da, Sanatımın grafiksel anahtarıdır. Bu eserlerdeki çizilen çizgilerin, formların, alanların noktaların- uzunlukları, genişlikleri ve yükseklikleri altın kesit (Phi) ile “hareket etmektedir”.
 
Bir çizgi filimdeki gibi resim üzerine resim geldiğinde nasıl hareket oluşuyorsa- benim eserlerde hareket ediyor. Hatta suskunluğun üstüne yapıştırılmış bir “hatıra” hareketlenebiliyor.- Hatıramızdan yeni bir kapı açılabiliyor. Bir “deja vu”…
 
Beynimizde hatıralar-milyonlarca ufak çekmecelerde hafıza ediliyor. Benim vazifem resim yaparken veya çalışmak istediğim resmin konseptini çizerken bu çekmeceleri açmak.
Aynı zamanda ne kadar çekmece açılırsa okadarda soyutlaşıyor elimdeki eser.
Bir zincirleme oluşuyor- ve iyi demeden kötü demeden yan yana durabiliyor.
Aynı zamanda vazifem izleyicilerinde bu çekmecelerini açmak- “Suskunluk” yaymak.
Sır çözmek.
  
Arka fondaki manzaralar hep belli orantılarda- düz ve iki boyutlu karelerden oluşuyor.
Onların üstünde, hatıralarımızın resimleri- fotoları yapışmaktadır. Bu “şifreler” gerçekliklerinden dolayı 2 ve 3 boyutluktan çıkıp 4 boyutlu bir görünüm alır. Arka fon ile birlikte bir tezat oluştuğundan “Görsel hareket” ortaya çıkar.
 
Realist bölgelerin bir santimetrekaresinde (cm2) dakikalarca çalışabilirken, arka fondaki düz zeminde aynı zamanda bir metrekarelik alan çalışabiliyorum. Zaman (Albert Einstein in Rölativite teorisine göre)  rölativdir. Resim yaparken zaman sonsuzdur- dengesizdir- durabilir, akışı her an değişebilir.
 
“Nereden Nereye” serisi bir tezattır ve sonu yoktur!
 
Hakan Mandalinci